11 Ocak 2012 Çarşamba

**yokluğunun savaşına sarıldı düşlerim**

En büyük savaşlar yokluğuyla başlar düşlerin. Ne zaman unuttun ki hayal kurmayı. Tüm o saldırılara karşı dimdik dururken bedenin. Biliyorum kazanmak için ufacık bir umudunun bile olmadığını. Göründüğünün aksine kırılgandı bedenin. Şimdi hiçbir gücün yenemediği yerdeyiz seninle. Yokluğundayız birilerinin ya da bir şeylerin. Dik dururken bedenlerimiz ruhlarımızın parçalanışını izliyor gözlerimiz. Biliyorum. Burada herkes aynı şeyi söyler birbirine. Kırık bedenlerin mahzeninde, yitip gitmekte düşlerimiz.

Düşüp duruyoruz yükseklerden denizlere. Su soğuk. İçimi yakan bu acıyı dindirmese de, biliyorum kovacak tüm düşleri bedenimden. Biliyorum daha çok acımayacak yokluğun. Daha fazla dokunamaz hiçbir şey sensizliğime.

Şimdi derinlerdeyiz. Bedenin taş kesilmiş, ruhun hala yokluğun alevinde. Sorgusuz sualsiz inandığın her insan bir düş çaldı kırık bedeninden. Dik duruşun tam da bu yüzden. Ne zaman çalsalar düşlerini boş kalan o yeri kalbindeki vicdanınla örttün hep. Öyle çok çaldılar ki düşlerini ne zaman sana dokunsa birileri hissederdi kalbinde atan özlemleri.

En başından anlamıştım. Gülücüklerle saklanılmaz ki çaresizliklerden. Anlamıştım arkasına saklandığın düşsüz gecelerinin kirlettiği bedenler vardı. Onlar bile örtemezdi içine girdiğin savaşların derin izlerini. Sen çoktan kırılmıştın. 

Şimdi yaşarım san sen, kalbin parçalar halinde düşsüzlüğünü örterken. Savaştın ya hep yine savaşırsın nasılsa. Sen düşsüzlüğünden kaç şimdi aceleyle. Hemen ört boş bıraktıkları yerleri. Oysa bilsen düşsüzlüğün itiyor seni o derin sulara. Kaç sen şimdi. Gittikçe daha da derinlere. Kırılmış bedenin, rüyalarını bile koruyamamış bak ellerin. Hayallerin, düşlerin, hatta öyle olsun dediğin tüm dileklerin silinip gitmiş onun yokluğunda. Artık ne geri alabilirsin düşlerini, ne de geçebilirsin yokluğundan bir adım ileri. Bu yüzden bilirim ki en büyük savaşlar yokluğuyla başlar düşlerin. (m.s.)


















Hiç yorum yok: