17 Ocak 2011 Pazartesi

Topla Valizini Şimdi Gitmek Vaktidir...


Şimdi artık gitme vaktidir. Topla valizini ve uzun bir yolculuğa hazırlan. Git ve seyret boğazın derin sularını, hani şu içinde kaybolmayı düşlediğin. Git ve seyret bir başına. Artık gitme vaktidir. Eşyalar dağılır elin gitmez valizine. Biliyorsun ya gideceksin sonunda. Veda edip o çok sevdiğin büyük kente.
Veda vaktidir. Çekersin kapıyı son kez. Nereye gittiğini bile bilemeden üstelik çeker çıkarsın. Yollar uzundur artık. Sığdıramazsın yüreğini yollara. Gitmek zordur. Toplayıp bütün eşyalarını… Geride bırakıp her şeyi hayatı gitmek…
Arkada kimdir gözü yaşlı bırakılan görmek duymak istemediğin. Yalnızlık çeker seni, gidebilmek varabilmek için çok uzak yollara ihtiyacın olan tek şey yalnızlıktır. Yalnızlık cesaret verir.
Gitmeye çalıştım bende. Çok zor ve uzak sandığım o bilmediğim kente. Topladım valizlerimi tek tek. Ağırdı yüküm. Hiç olmadığı kadar ağır… Ölüm ağırlığıydı valizime doldurduğum. Tek tek raftan indirdim bütün eşyaları. Heyecan değildi hissettiğim anlamıştım. Alışkın olmadığım bu his kaplamıştı çoktan bütün hücrelerimi. Biraz buruk, biraz korkak bir his kaplamıştı. Valizime koydum birer birer eşyalarımı. Dokunduğum her bir eşyam damarlarımdan sızıp kalbime işleyen tuhaf bir his olmuştu artık.
Acıyan kalbimiydi gerçekten. Oysaki ben istemiştim bu yolculuğu. Bir sonu olmadığını bile bile ben istemiştim. Yalnızlık beni dinlendirir sandım. Bu yolculuk iyi gelmeliydi. Topladım valizimi. Ve kapattım fermuarı.
Artık çekip kapıyı çıkma vaktiydi. Artık yalnızlığı kabullenme vaktiydi. Artık yüreğime yüklediğim acıya gururla göğüs gerip bilmediğim o uzak kente gitme vaktiydi. Merdivenleri indim ve kapıda beni bekleyen arabaya yükledim bütün kabullenmişliğimi. En çok içimi acıtan arkamda gözünde iki küçük damla yaşla ‘Bir ablamı kaybettim zaten, senide kaybetmek istemiyorum ne olur çabuk dön.’ diyen kardeşim olmuştu. Deniz’im olmuştu. Derinliğim, hasretim, özlemim, mutluluğum, yalnızlığım, dinginliğim, huzurum, kardeşim olmuştu içimi kanatıp kemiren bu acı. Altı yaşındaydı. O an tek düşündüğüm onun kalbine bu acıyı yükleyenin ben olduğumdu. Oysaki mutlu olması için tüm varlığımı, tüm servetim olan kalbimi ona feda etmek için çoktan hazırdım. Dökülmesin diye bir damla olsun gözyaşı gözlerinden her şeyi yapmaya hazırdım. Kendini yalnız hissedecekti artık. Bir ablasını daha kaybetmek üzereydi. Korkuyordum. Uzak yerlerden ona yetişemem, sevgimi yanındayken olduğu gibi derinden hissettiremem diye korkuyordum. Onun hiçbir günahı yoktu çünkü. Küçücük yüreğine ilk kaybetme duygusunu aşılayan ben olmuştum. Üstelik hiç hazırlamadan, birden bire… En son istediğim şeyi yaptım ve iki damla gözyaşını sildim gözlerinden. Onu teselli etmek için bir iki cümle döküldü dudaklarımdan. Bir başka his saplandı ufak ufak kalbime. Küçücük elleriyle kızarmış yüzündeki yaşları gizlemeye çalışan annemi gördüm. ‘Hani hatırladın mı?’ diyemedim. ‘Hatırladın mı her şeye birlikte göğüs germiştik. Üstelik yenilmeden omuz omuza dimdik. Kalbimize gün günden işleyen bu sıkıntının bir gün biteceğine olan inancımızı hiç kaybetmedik seninle annem. Her kötü şeyin bir sonu vardı ya hani. Bu da bitecek bir gün. Geri geldiğimde yine eskisi gibi sımsıkı sarılacağım sana. Yine çıkacağız yollara omuz omuza dimdik.’ Diyemedim. Söyleyemedim annem. Yalanlara alışkın değildi yüreğin. Ertesi gün nerede ne yapıyor olacağımı bilemeden geri döneceğimi söyleyemedim. Teşekkür bile edemedim üstelik sana. Bana bu güne kadar öğrettiğin ve bundan sonrada öğreteceğin şeyler için. Benim için katlandığın sıkıntılar büyüktü bilirim. Doğumumla başlayıp on dokuz yıldır yüklendiğin sıkıntılar mühürlüydü kalbine. Biliyorum iyi olmam, güçlü olmam ve ezilmemem için çıktığım bu yolda her zaman arkamda varlığını hissedebilirdim. Yalnızlık değildi korktuğum annem. Seni yalnız bırakmak istemedim. Oysa biliyordun daha da güçlü olmak ve yenilmemek için çıktığım bu yolda ilk koruyacağım insan sendin. On dokuz yıldır seni hak ettiğin güzelliklere kavuşturabilmek için bekledim. O gün bugündür annem. Artık huzur ve mutluluk biraz daha yakın sana. Artık hüzün ve gözyaşını çok uzaklara atma vaktidir. Bir umut yükle ne olur benim için kalbine. Yakındır annem yaşamayı düşlediğin hayat. Hiç olmadığı kadar yakındır. Bilirim çok büyük şeyler değil düşlediklerin. Bana öğrettiğin en önemli şeylerden biriydi azla yetinebilmek. Belki bocaladım. Beklide hala toplayamadım kendimi. Ama az kaldı annem. Çok az kaldı inan bana. Beklide benim için ilk kez o kapıda döktüğün gözyaşına ağlıyorum şimdi. Biliyorum çünkü güvenin sonsuz bana. Annem; senin güvenini boşa çıkarmamak için yapıyorum her bir şeyi. Seni bir daha benim için öyle derinden ağlarken görmemek için. Benim için gözünden akan yaşlar mutluluktan olsun bundan sonra. Beni büyüttü çünkü derin kalbin. Beni büyütüp gönderdin bu uzak kente. Yenilmemek için kalbime yüklediğin içime işleyen duygular sayesinde dimdik ayaktayım hala. Aylar sonra gidişimin üstünden ‘Benim en çok neyimi seviyorsun?’ diye sorduğumda sana ‘Kalbindeki merhameti.’ demiştin hatırlar mısın? İşte bu duygunun varlığıyla gurur duyuyor senin küçük kızın. Belki yıllar sonra senin gibi merhametim yüzünden yenik düşerim bazı şeylere. Kim bilir. Ama hiçbir zaman pişman olmam bu yenilgiye düştüm diye. Çünkü biliyorum biz birbirimize kalırız. Sen ve ben yıllar sonra. Yine omuz omuza dimdik ayakta. Öyle çok özledim ki mis kokunu annem. Keşke yanımda olsan şuanda… Sana öyle derin, öyle içten, sımsıkı sarılırdım hiç bırakmamacasına. Kokunu doldururdum ciğerlerime. Durmadan özlediğim mis kokunu. Gözlerimde yaş kalmadı ağlamaktan bu gece. Varlığını ve bana her an düşünmeden hissettirdiğin annelik duygunu çok özledim bu gece. Kime sorsalar en iyi anne benim annem der şüphesiz. Ama benim için sen sadece anne olmadın hiçbir zaman. Bunu bilmeni isterim. Benim için annem sözünün altında yatan anlamlar daha da büyüdü varlığınla. Çünkü sen her şeyimsin benim. Can yoldaşım, sırdaşım, arkadaşım, dostum, canımsın. Bir tek şey iste benden ne olur. Bir tek şey iste. Yoksa sana nasıl öderim borcumu annem. Bilirim bütün bu verdiklerin karşılıksızdır. Bilirim sen iyi ol başka hiçbir şey istemem dersin. Ama ben bütün varlığımı sana adamak istiyorum. Sonsuza dek sana adamak. Uzağındayım annem. Ama belki bu gün bu saatlerde bir burukluk takılmıştır yüreğine. Ben bu gece bütün gözyaşlarımı senin yerine akıttım. Aldım gözbebeklerindeki yaşları kendime kattım ve bu yazıyı sonsuza dek minnet duyacağım sana yazdım. Tek bir dileğim var senden. Kapına yıllardır birlikte aradığımız mutluluğu, huzuru, saadeti ben getirene dek ne olur kendine çok dikkat et. Bak içme artık şu sigarayı. Bir yıl bile uzatacak olsan ömrünü sigarayı bırakarak ne olur benim için uzat. Sana göstermek istediğim çok şey var daha. Hayatta sana güçlü olmayı ve kazanmayı öğretebilmek istiyorum. Bir tek şey istiyorum senden çok mu? İzin ver bana. Bana biraz zaman ver. Zaman ver ki ömrümü sana adayayım. Bir başkasında ya da bir başka yerde asla bulamam seni. Seni başka yerde arayamam. Tek sığınağım, tek dayanağım, tek kalkanım, tek silahımsın benim. Sen olmadan ve bana varlığını hissettirmeden başaramam hiçbir şeyi. Zorluklara bu denli göğüs geremem. Hadi seninde tıpkı benim bu yazıyı yazarken olduğu gibi bir umut yerleşsin yüreğine. Bir gülümseme belki bir iki damla gözyaşına karışsın yok etsin düşüncendeki tüm umutsuzlukları. Benim için bana yardımcı ol ve varlığını silme kalbimden. Bak küçük kızın büyüdü. Savaşa girdi şimdilerde. Güçlü olmak zorundayım artık. Güçlü olacağım. Kalkanım kalbindir sadece. Kalkanım sana beslediğim derin ve içten sevgimdir. Beni anladığını biliyorum. Ve anlayacağını da… Seni seviyorum annem seni seviyorum. Beklide asla tahmin edemeyeceğin kadar…

Hiç yorum yok: